Bunca zaman ve kaynak varken, huzurlu yaşamak mümkün mü?
Zaman yönetimi hiç bu kadar kıymetli olmuş muydu?
Mesela veriye ulaşmak artık saniyelere indirilmişken. At sırtında alınan günlerce yolculuk bir kaç saate düşürülmüşken, hala boş zamanımızın olmamasını bahane edebilir miyiz?
Örneğin işinize servisle gidip gelirken her gün 1 saatinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Peki zaman illa değerlendirilmesi gereken bir şey mi? Bunca veri akışı içerisinde kimyamızı sağlıklı tutabilmek mümkün mü? Dopamin detoksu bunlardan doğmadı mı? Hiçlik içinde ya da minimum veri akışı ile ne kadar zaman geçirebiliriz?
Dijital okur-yazarlık kapsamında herkes veriye nasıl ulaşılacağı ve internetin nasıl daha etkili kullanılacağı konusunda içerik üretiyor. Peki kendimizi bunlardan nasıl koruyacağız. Bu kısa hayatımızda bu kadar farklı alanda bu kadar farklı bilgiye ihtiyacımız var mı? Bizim hobilerimiz neler? Bilgi akışını nasıl filtreleyebiliriz? Bu veri akışı içerisinde içimizden gelen sesi duyabiliyor muyuz? En son kendi kendimize ne zaman konuştuk. Dışarının beğendiğini, içinizdeki çocuk beğendi mi? Peki o çocuk hala yaşıyor mu? Koca yetişkinler olarak, içimizdeki çocuğa ebeveynlik yapabiliyor muyuz?
Standart'ın korunması adına bir döngünün içerisinde bulunduğumuzun farkında mıyız? Mavi yaka- beyaz yaka diye gruplandırıldığımız iş yerinde zaman nasıl değerlendirilir? En son gün doğumunu ne zaman izledik? Ayaklarımız prangalı, kollarımız kelepçeli, fatura, kira, alışveriş tek derdimiz olmuş. Peki bunca dert arasında, o karşı dağda dikili bir ağacın olmamasını kim dert edinecek?
Bu döngüler içerisinde nasıl anı biriktireceğiz? Tatil yılda iki hafta 5 yıldızlı otel mi? Adını bilmediğimiz kıraathanelerde, çay içmek tatil olmaz mı? Tatil hizmet almak mı demek? Ormanda kendi başının çaresine bakarak 3 gün geçirmek tatil değil midir? Çocuğunla kumsalda koşmak, birlikte gülmek tatil midir? Peki tatil nedir? Rutini kırmak mıdır?
Korkarak ne kadar yaşayacağız mesela. Trafikte yere çöp atan adama kızabilecek miyiz? Devlet dairesinde hakkımızı arayabilecek miyiz? Patrona arkadaşlarımız için kafa tutabilecek miyiz? Bana bugün dokunmayan yılan 1000 yıl içerisinde tekrar geri gelmeyecek mi?
Mutlu muyuz? Anda mutlu olabiliyor muyuz? Yoksa mutluluk durumu nasıl değerlendirdiğimiz mi? Bugün yolda kalmak seni sinirden ağlatırken, 5 sene sonra bunu hatırlayıp, gülümseyip, mutlu olur musun? Peki o zaman mutluluk tam olarak nedir? Nadasa bırakılmış anılar mıdır?
Felsefi düşüncelere dalıyor muyuz? Başımızı gök yüzüne çevirip orada neler olduğunu merak ediyor muyuz? Peki oralardan görünen soluk mavi noktanın içerisindeki tarih kaçımızı hatırlayacak? Hayal kurup, derinlere iniyor muyuz? Derinlerde bir yerlerde biz de var mıyız? Var olmalı mıyız?
Hayatta dengeyi nasıl sağlayacağız? Denge nedir? Denge gerekli midir? Dengemizi kaybedersek deli mi oluruz?
Endüstri devrinde organik olan yapaya yenilmede mi? Yazının icadından beri binlerce yıldır öğrendiklerimiz bir çip olmadı mı? Organik zekamız yapay kullar mı yoksa efendiler mi yaratıyor? Sen robot olsan, sana yardım eder miydin?
Her tarafımızın cevaplarla dolu olduğu bir yerde, gerçekten soru sorabilir miyiz? Sorularımızın kalitesini değerlendirebilir miyiz? Kaliteli sorunun ne olduğunu biliyor muyuz? Kalitenin ne olduğunu biliyor muyuz?
Kafamdaki bunca soru ile ne yapacağım?
Yorumlar