Çoğu kişinin kitap okurken, zihninde başka konuların döndüğünü, okuduğunu anlayamadığı yönünde duyumlar alıyorum. Bu hususta biraz kendi tecrübelerimden bahsetmek isterim. Öncelikle insan beyni muazzam bir yapıda çalıştığı için, aynı anda birçok veri girdisini alma yönünde evrimleşmiştir. Eğer yeterince girdi ile besleyemezseniz, kendisi muhakkak bu açığı dolduracaktır. (Veri girişini kontrol altına almakta Meditasyon olarak adlandırılıyor.) Zihninizde başka düşüncelerin zerk etmesinin de yegane sebebinin bu olduğu düşüncesindeyim. Okuduğunuz kitap ya yeterince ilgi çekici değil ya da yeterince hızlı okumuyorsunuz. Aslında her zaman hızlı okumak zorunda da değilsiniz. Bu konuya daha sonradan da ele alacağız. Öncelikle, okuduğumu anlamıyorum aslında güzel bir gelişme çünkü bu kitap okuma çabanızın var olduğunu gösteriyor. Eğer anlamadığınız için okumayı bıraktıysanız, bu biraz üzücü olur. Öncelikle kitap okuma alışkanlığını nasıl kazanacağımızın sırrını sizinle paylaşmak isterim. Klişe
Bunca zaman ve kaynak varken, huzurlu yaşamak mümkün mü? Zaman yönetimi hiç bu kadar kıymetli olmuş muydu? Mesela veriye ulaşmak artık saniyelere indirilmişken. At sırtında alınan günlerce yolculuk bir kaç saate düşürülmüşken, hala boş zamanımızın olmamasını bahane edebilir miyiz? Örneğin işinize servisle gidip gelirken her gün 1 saatinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Peki zaman illa değerlendirilmesi gereken bir şey mi? Bunca veri akışı içerisinde kimyamızı sağlıklı tutabilmek mümkün mü? Dopamin detoksu bunlardan doğmadı mı? Hiçlik içinde ya da minimum veri akışı ile ne kadar zaman geçirebiliriz? Dijital okur-yazarlık kapsamında herkes veriye nasıl ulaşılacağı ve internetin nasıl daha etkili kullanılacağı konusunda içerik üretiyor. Peki kendimizi bunlardan nasıl koruyacağız. Bu kısa hayatımızda bu kadar farklı alanda bu kadar farklı bilgiye ihtiyacımız var mı? Bizim hobilerimiz neler? Bilgi akışını nasıl filtreleyebiliriz? Bu veri akışı içerisinde içimizden gelen sesi duyabiliyor muy